TÜRKÇE | ENGLISH

 

 

 

 

Bu kitaptan neler ögrendim...

Bir polisiyeden, cinayetlere, seri katillere vs. odaklanırken birşey öğrenmek kolay olmasa da;

• Tutucu Hristiyanlar Christmas kelimesinin X-Mas'a çevrilirken bunun kelimedeki Christ (İsa) kelimesini kasten çıkarmak için yapıldığını düşünürken,

• aslında X-Mas kelimesinin ilk harifinin X değil, yunanca bir harf (ve İsa kelimesinin ilk harfi) olduğunu ve İngilizcedeki Ch sesinin aynısı oldugunu..

• Seri cinayetlerde Holmes tipolojisi diye bir sınıflandırma olduğunu; Ronald Holmes'un seri katilleri "hayali sesler tarafından yönlendirilenler", "dünyayı bir grup insandan kurtarmayı kendisine görev edinmiş olanlar", "mutlak hakimiyet arayışında olanlar", "en büyük hazzı öldürmekten alan  maceraperestler", "cinsellikle ilgili bir sebepten öldürenler" olarak sınıflandırdığını, hepsinin ortak noktasının ise korkunç bir iç gerginliğe sahip oldukları ve birini öldürerek bu gerginlikten kurtulduklarını..

 

Bu kitabı neden sevdim...

• Elbette çok akıcı ve sürükleyici olduğu için ve başarılı kurgusundan dolayi..

• Harika betimlemelerinden dolayı.. Yazarın ilk romanı olmasına ve bir seri katil romanı yazmasına rağmen sürekli kullandığı betimlemeler, yazarın ve kitabın hem okunabilirliğini hem de değerini artırıyor kanımca..

     ~ ... Onbeş yıl geriye gittiğinde, suçsuz olduğunu iddia edemiyordu çünkü bu zaman dilimi kazayı da içeriyordu. Enfeksiyonun ne durumda olduğunu anlamak için açık bir yaraya bastırır gibi, aklında bir cümleyle kazayı somutlaştırmaya çalıştı. ...

     ~ ... Görünüşe göre bu durumdan fazlasıyla eğleniyordu. Yüzündeki o soğuk gülümseme, bir an o kadar çok genişledi ki kımıldanan bir solucana benzemeye başladı. ...

     ~ ... "Bu arada işimize bakalım. Sheridan sanırım lafın bölündü." ... Kline, Ben-her-şeyi-avantaja-dönüştürürüm bakışıyla sırıtarak, "Aslında bölünmedi," dedi. "Doğrusu, dinlemeyi tercih ederim." ...

     ~ ... Kline, bay sihirbaza soru soran küçük bir çocuk edasıyla, "Doktor," diye araya girdi ...

Begendigim kısımlardan alıntılar...    

Sf. 125

...

"Çatışma, bölünme, bir şey içinde ikilik anlamına gelir. İçimizdeki savaşları anlatmak için bu kelimeyi kullanıyorum."

"Jekyll ve Hyde gibi mi?"

"Evet ama bunun da ötesinde bir şey... İnsanların iç dünyaları çatışmalarla doludur. Bu bizim ilişkilerimizi şekillendirir, kızgınlıklar yaratır ve hayatlarımızı mahveder."

"Bir örnek ver."

"Yüzlerce örnek verebilirim. Mesela en büyük çatışma kendimizi görme şeklimiz ve başkalarını görme şeklimiz arasındadır. Örneğin, biz tartışıyor olsak ve sen bana bağırsan, bunun sebebinin senin öfkeni kontrol edememen olduğunu düşünürüm. Fakat ben sana bağırsam, bunun sebebini kendi öfke kontrolsüzlüğüm değil, senin kışkırtman olarak görürüm. Bağırmanın uygun bir tepki olacağı ve senden kaynaklanan bir şey..."

"İlginç."

"İkimiz de benim sorunlarıma benim durumumun, ama senin sorunlarına kişiliğinin sebep olduğununu düşünecek kadar köşeye sıkışmış görünüyoruz. Bu problem yaratıyor. Benim her şeyi kendi bildiğim gibi yapmak istemem mantıklı gibi görünürken, senin her şeyi bildiğin gibi yapmak istemen çocukça görünüyor.

...

 

Sf. 386

...

Rahatlayıp, yola, arabasının ön kısmına, elleriyle tuttuğu direksiyona odaklandı. Garip. Kendi elleri - onları tanıyamıyordu. Çok yaşlı görünüyorlardı - babasının elleri gibi... Ufak lekeler büyümüş ve sayıları artmıştı. Bir dakika önce kendisine bir düzine el fotoğrafı gösterilse, kendisininkini ayırt edemezdi.

Bunun sebebini merak etti. Belki de değişimler çok yavaş gerçekleştiğinde, ciddi bir boyuta gelene kadar beyin tarafından algılanmıyorlardı. Belki de daha fazlasıydı.

Bu bizim, her şeyi bir dereceye kadar görmeye alıştığımız şekliyle gördüğümüz anlamına mı geliyordu? Geçmişe takılmamızın tek sebebi yalnızca basit nostalji ve keşkeler değil de, veri işleme sürecinde kısa yolları seçen nöronlarımız mıydı? Eğer nesneleri kısmen görmeye yarayan nöronlar, kısmen de geçmişi belirliyorsa - yani kişinin bir anda algıladığı şey o anki algıları ile hafızasındaki algıların birleşimi ise "geçmişe takılıp kalmak" deyişi yeni bir anlam kazanmıştı. Öyleyse geçmiş, anlık duyusal algı kılığına bürünerek şu anın üzerinde garip bir hakimiyet sürüyor ve bize zamanı dolmuş bilgiler veriyordu.

...

 
   

 

copyright © 2010 ~ John Verdon

copyright © 2011 ~ Koridor Yayıncılık

 

24.08.2011